14 May 2012

Gazetecinin etiği ve ‘pislik yayınları’

Almanya’da yaşayanlar şu günlerde Henri Nannen’in ismiyle bir yerlerde karşılaşmış olmalı. Nannen, uzun yıllar haftalık Stern dergisinin yayıncılığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1977 yılında, Praglı gazeteci Egon Erwin Kisch adına gazetecilik ödülünü oluşturdu. 1885-1948 yılları arasında yaşamış olan Egon Erwin Kisch gerçekten de siyasi duruşu ve yaptığı işlerle çok önemli bir gazeteciydi. Nannen için aynısını söylemek kanımca mümkün değil. Her neyse, Nannen öldükten sonra 2005 yılında Stern’i de çıkaran Gruner + Jahr Yayınevi, Henri Nannen Gazetecilik Ödülü’nü vermeye başladı, Egon Erwin Kisch Ödülü de ayrı bir kategori olarak bu etkinliğe dahil edildi.
Henri Nannen Ödülleri Almanya’daki en prestijli gazetecilik ödüllerindendir. Bundan dolayı
her yıl yapılan ödül töreni, ana akım medyada çalışan gazeteciler için oldukça önemli. Ancak ne hikmetse son iki yıldır Henri Nannen Ödüllü, ‘skandallarla’ gündeme geliyor. Geçen yıl ‘En İyi Röportaj’ dalında ödüle layık görülen Spiegel muhabiri Rene Pfister, sonradan ödülü iade etmek zorunda kalırken, bu yıl ödüllendirilmek istenen üç gazeteci, ödülü reddetti.
Olayı baştan alalım: Jüri, ‘En İyi Araştırma Haberi’ dalındaki ödülü bu sene paylaştırmaya karar verdi. Eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile ilgili kredi skandalını haberleştiren Bild gazetesi çalışanları Nikolaus Harbusch ve Martin Heidemann ile Süddeutsche Zeitung’de (SZ) BayernLB bankasının Formula 1 skandalını açığa çıkaran Hans Leyendecker, Klaus Ott ve Nicolas Richter, hep birlikte ödül alacaktı. Törende önce Bild gazetesi çalışanları sahneye davet edilip, ödüllerini aldı. O esnada izleyicilerin bir kısmı yuhalamış. Ardından sahneye çıkan SZ muhabirlerinden Leyendecker, “Ben şimdi 63 yaşındayım ve bütün bu yıllar içinde Bild’i sadece bir pislik yayını olarak gördüm” diyerek ödülü reddettiklerini açıkladı. Ve alkışlarla şaşkın bakışlar eşliğinde şöyle devam etti: “Bu tabii ki en önemli ödül. Onu almayı çok isterdik. Ama ödülü bu kombinasyonda kabul etmemiz mümkün değil. Bild, insanları sıkıştıran, onları baskı altına alan ve omuzdaşlık yapan bir yayın.”
Aslında törenden haftalar öncesinde de Bild’in aday gösterilmesi nedeniyle bir tartışma başlamıştı. Hatta Otto Brenner Vakfı, “Bild ve Wulff - Oldukça İyi Partnerler” başlıklı bir araştırma raporu ile söz konusu ‘bulvar gazetesinin’ neden ödüle değer olmadığını ortaya koymaya çalıştı. Raporda, Bild ile Wulff arasında yıllardan beri “ticari bir ilişki”nin yürütüldüğü ve bu ilişkinin en son Bild tarafından tek taraflı olarak iptal edildiği, dolayısıyla bunun da “En İyi Araştırma Haberi” kapsamında görülemeyeceği vurgulandı.
En yüksek tirajlı Alman günlük gazetesi olan Bild’in prestijinin kötü olduğunu belirtmeye gerek yok herhalde. Bunun bir sebebi, gazetecilik prensiplerini ayaklar altına alıp toplumun aptallaştırılmasına katkısı iken, bir diğer sebebi de özellikle 68’lerdeki pogromcu çizgisi. Bild’i çıkaran Springer Grubu, 68’in gölgesinden kurtulmak için bir süre önce 1966-1968 yıllarına ait sol hareket ile ilgili haberlerini bir internet sitesinde yayınladı. Neymiş, Springer geçmişi ile hesaplaşıyormuş!
Bundan birkaç gün önce ise, bu medya grubunun kurucusu olan Axel Caesar Springer’in - yaşıyor olsaydı - 100. doğum günü vesilesiyle büyük bir kutlama yapıldı. O kutlamaya denk gelecek şekilde, Spiegel’de - Springer basını, özellikle de Bild tarafından hedef gösterildikten sonra suikasta kurban giden - öğrenci hareketinin lideri Rudi Dutschke’nin oğlu Marek tarafından kaleme alınan bir makale yayımlandı. Babasını hiç görmeyen Marek, şöyle diyor yazısında: “[Bild’den] Bir editör, ‘Genç kızılların terörünü şimdi durdurun!’ başlığı altında şunları yazmıştı: ‘Şu anda olup bitenlerden öylesine günlük yaşamın olağan akışına devam etmemeli. Ve bütün kirli işleri polis ve onun su sıkıcılarına da bırakmamalı... Bizim genç kızıllar öyle bir kızıllaştı ki, kırmızıdan başka renk görmüyorlar ve bu, halk için çok tehlikeli; bölünmüş bir ülke için ise hayati bir tehlikeyi arz ediyor. Onların terörünü şimdi durdurun!’ Bu makale ile birlikte babamın, siyah çerçeveye alınmış bir fotoğrafı basılmıştı.”
Springer’in babasının ölümünden ve ardından yükselen şiddetten sorumlu olduğunu vurgulayan Marek Dutschke, bu medya grubunun geçmişi ile hesaplaşmadığının altını çizdi. Ama SZ’den gazetecilerin alkışlar eşliğinde Bild ile aynı ödülü paylaşmayacaklarını ilan ettiği, fakat yayıncısının doğum günü kutlamasında eğlenmekten de geri durmadığı şu günlerde kanımca bütün suçu Bild’e yüklemeyelim. Ya da şöyle diyelim: Bild’in kötülüğü, diğer ana akımı iyi yapar mı?
Cuma günkü törende ödülü reddeden SZ muhabirlerini alkışlayan gazeteciler, komünist olduğunu söylemekten geri durmayan Egon Erwin Kisch’in ilkelerini anımsayıp, kendi gazeteciliklerini sorgulasa daha iyi ederler. Hele - Spiegel’in Suriye haberleri buna iyi örnek - medya üzerinden bilgi kirliliği ve manipülasyonun bu denli pişkince yapıldığı bu günlerde.

http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=1708

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder