31 Eki 2012

Berlin’e sultan geldi

Türk başbakanı Erdoğan, dün iki günlük ziyareti için dışişleri bakanı Davutoğlu ile Almanya’ya geldi. Akşam saatlerinde Berlin’deki yeni Türk büyükelçiliğinin açılışını yaptı. Bugün ise Alman şanselör ile öğle yemeğini yiyecek. Erdoğan-Merkel görüşmesinde, PKK, Kürt sorunu ve Suriye meselesi temel gündem olacak. Açlık grevindeki tutsaklar için „Aç kalan falan yok, herkes her şeyi yiyor“ diyerek ahlaksızlığı gözler önüne seren Erdoğan, Merkel ile yemek yediği sıralarda, Başbakanlık konutunun dışında binlerce kişi – Kürt, Ermeni, Asuri, Türkiyeli, Alevi, Êzîdî – onu ve temsil ettiği rejimi protesto edecek. Çünkü bu rejim, farklılıklara düşmanlık yapıyor. Çünkü bu rejim savaştan besleniyor. Çünkü bu rejim, Kürtlere bir tek ölümü layık görüyor. Bu rejim soykırımcıdır, ırkçıdır, kendisinden olmayanın düşmanıdır. ‘Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek din’ diyen Erdoğan’a karşı yarın Berlin’de farklı milletler ve inançlar buluşacak, farklı bayraklarla tek ses olacak. Ve orada bulunacak sesler, 50 günden beri açlık grevinde olan tutsakların sesine de ses katacak, onların taleplerini sahiplenecek.
Erdoğan dün geldi ama Alman gazeteciler, günler öncesinden yazıp çizmeye başladı. Dün onlarca haber, analiz ve makale arasında öne çıkan başlıklardan bazıları şöyle: ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın ikili oyunu’, ‘Onbinler Erdoğan’ı protesto edecek’, ‘Erdoğan Suriye konusunda destek arıyor’. Sol Junge Welt gazetesi, ‘Savaş kışkırtıcısı defol’ manşetiyle çıktı.

Geçen yılki seçimlere kadar Alman ana akım medyasında genelde Türkiye ve özelde Erdoğan ile ilgili haberlerde, AKP’den genelde övgü ile söz ediliyordu. Ne de olsa Ortadoğu’da çalkantılı bir süreç başlamıştı ve AKP, bu ülkeler için ‘rol model’ idi. Sonra birden işler değişmeye, Alman ana akım medyası AKP’nin ve onun başındaki Erdoğan’ın totaliter yüzünü görmeye başladı. Öyle ki Erdoğan’la ilgili haberlerde agresif pozlarını daha sık görür olduk.
Bu bağlamda Almanya’nın önde gelen basın kuruluşlarında 2 günlük Berlin ziyareti ile ilgili haberlerde, „kendine sevdalı, agresif, milliyetçi ve militarist“ bir Erdoğan portresi çiziliyor. Aynı zamanda şimdiye kadar kendini ‘ılımlı İslam’ şeklinde yansıtan AKP’nin Türkiye’de toplumsal ve kültürel iklimi giderek sistematik ve baskıcı bir şekilde boğduğu, en ufak bir muhalif sesi cezaevleri duvarları arasında boğmaya çalıştığı ifade ediliyor. Ayrıca, komşularla ‘sıfır sorun’ politikası geliştirme iddiasında olan AKP’nin, günümüzde bütün komşuları ile sorun yaşadığı ve siyasetinde ciddi çelişkiler taşıdığı, dünkü haberlerde dile getirildi.
Alman ana akım medyasının şimdiye kadar görmezlikten geldiği gerçekleri görmeye ve kamuoyuna yansıtmaya başlaması elbette olumlu bir nokta. Fakat bu durumun arka planında, egemenin diğer egemenden duyduğu rahatsızlık da var. Görünüşe bakıldığında, Almanlarla Türklerin birbirinden pek haz almadığı düşünülebilir. Ama doğrusu iki ulusun zihniyet yapılarına ve kodlarına bakıldığında, birbirlerine ne kadar da benzedikleri görülür. Üstten uluslaşma süreçleri önemli paralellikler gösteren egemen Türk ve egemen Alman zihniyetleri, üstlünlüğü kimseye kaptırmaz. Almanların Erdoğan’ın sultanlık havalarından bu denli rahatsız olmasının bir örtük sebebi de budur.
Hazır sultanlık havalarından söz etmişken; Erdoğan’ın Almanya ziyaretinin asıl sebebi, dün akşam yapılan büyükelçilik açılışı. Berlin’de diplomatik temsilciliklerin bulunduğu Tiergarten semtinde inşa edilen büyükelçiliğin arsası, 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından satın alınmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda, Türk elçiliği de yıkılmıştı. Sonra zaten başkent Bonn oldu. Bonn’dan Berlin’e dönüldüğünde Türk diplomatları sıradan bir binaya taşınmıştı. Dün açılışı yapılan 30 milyon Euroluk elçilik binası ise, Türkiye’nin dünya çapındaki bütün büyükelçilikleri arasında en büyük ve en gösterişli olanıdır. Ve bu bina ile elbette mesaj da veriliyor. Şimdi önemli olan, bu mesaja nasıl bir mesajla karşılık verileceğidir.
* * *
Çağdaş Kürt edebiyatının en büyük şairlerinden; kalemi, sesi ve yüreği ile her daim halkının yanında yer alan, onun sesi olan Arjen Arî’yi yitirdik. Kürdistan’da hayatın durdurulduğu bir anda sessizce ayrıldı aramızdan. Yayımlanan son divanı olan ‘Payîza Peyvê’de yer alan ilk şiiri, şu dizelerle bitiyor: „ez/ mîna duh/îroj jî netirsiyam ji mirinê!“ Ölüm Ondan korkmuş olmalı ki, bir sonbahar gününde alp götürdü Onu. Ailesinin, sevenlerinin ve bütün Kürt halkının başı sağ olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder