26 Eyl 2012

Neukölln nerede?

Almanya'da yaşayan Ausländerlar şimdiden şu ismi akıllarının bir köşesine yazsın: Buschkowsky. Heinz Buschkowsky. Çoğumuzun bugüne kadar hiç duymadığı bu isim, önümüzdeki günlerde, hatta haftalarda Almanya'nın temel gündemlerinden biri olacak.
Tanımayan büyük çoğunluk için kahramanımızı önce kısaca tanıtalım: Heinz Buschkowsky, 11 yıldan beri Berlin'in Neukölln semtinde/ ilçesinde belediye başkanlığı yapıyor. 64 yaşındadır ve SPD'lidir. Almanya çapında sesi ilkin 2004 yılında duyulmuştu. Buschkowsky o zaman "Multikulti başarısızlıkla sonuçlandı" diyerek, göçmenleri "entegre" olmamakla suçlamıştı. Bu sözlerinden dolayı epey tepki çekmişti. Oysa tepki gösterenlerin büyük bir kısmı, o dönem yeni yeni gündemleşen entegrasyon meselesinde çok da farklı düşünmemiştir. Aradan geçen 8 yılda Buschkowsky, 'multikulti yalanı' hakkında epey düşünmüş olmalı ki, bu kez bir kitap ile karşımızda. "Neukölln ist überall" (Neukölnn her yerde) isimli kitap raflardaki yerini daha yeni aldı, ama geçen hafta Bild'de bazı pasajları "Multi-Kulti hakkındaki acı gerçek" (!!!) başlığıyla yayımlandı. Pasajları okuyanın aklına ister istemez "Almanya kendini yok ediyor" (Deutschland schafft sich ab) kitabındaki ırkçı tezleriyle 2 yıl önce gündeme oturan SPD'li Thilo Sarrazin geliyor. Öyle ki Buschkowsky, Neukölln'deki 'pişirdikleri yemeklerle komşuların evini de kokutan, bilet soran otobüs şoförünün başına Cola döken, ters bakanlara sokaklarda terör uygulayan, hiçbir kural tanımayan ve polisleri bile korkutan' göçmenlerle ilgili bütün önyargıları bir araya getirmeyi başarmış. Öyle bir Neukölln portresi çiziyor ki, okuyan "Eyvaaah, Alman devleti, düzeni ve değerleri elden gitti!" diye çığlık atıp, Bundeswehr'e askeri darbe çağrısında bulunur. Çünkü Texaslı Sheriff edalı Buschkowsky'nin Neukölln'ünde "mağdur Almanlar" Ortadoğulu ve Afrikalı çetelerin despot rejiminin günlük teröründen bir an önce kurtarılmalı! Ki yoğun toplumsal desteğe sahip o terörist çeteler de asalaktan farksız olup, bir yanda misafir ve hizmetkar Alman düzeninin değerlerini yok ederken, bir yandan da Almanın ödediği vergilerden geçinip devleti sömürüyor!
Buschkowsky'nin, ilk 3 gününde en çok satanlar listesinin başına yükselen kitabında anlattığı örnekler, gerçekte yaşanmış olabilir. Ama koca bir gerçeği sadece bu taşlardan inşa ettiğinizde, ortaya çıkan tablo oldukça manipülatif, gerçekdışı ve stereotip olur. Buschkowsky'nin yaptığı budur. Ve bunu yaparak, özellikle ekonomik kriz karşısında gelecek kaygısına düşen Alman toplumunun korkularını besliyor, tepkilerini devlete değil, dönemimizin günah keçisi olan göçmenlere yönlendiriyor. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlatmaya gerek yok, Alman yakın tarihi de bunun sayısız örnekleri ile doludur.
Önümüzdeki günlerde Buschkowsky'ye yönelik tepkiler yükseltilecektir. Bir kısım onu savunacaktır. Ama mesele burada bir kişi değil. O yüzden olayı Buschkowsky'nin kişiliğine indirgemek çok sağlıklı olmaz. Ki onun dile getirdiği, çok geniş bir kesim tarafından paylaşılan bir zihniyettir. Ve emin olun ki, yarın öbür gün ona tepki gösterecek olanların önemli bir kısmı, özde ondan çok da farklı düşünmüyordur.
Ki 'Alman devleti aslında entegrasyon, çokkültürlü yaşam imkanlarını sağlıyor ama bu yabancılar entegre olmuyor, olmak istemiyor' şeklindeki anlayış, doğrudan yaşamın bütün alanlarında kendisini gösteren Alman egemen zihniyetinin benmerkeziyetçiliğinin bir yansımasıdır. Zaman zaman devletin bu konudaki eksiklikleri dile getirilse de, işin özüne pek dokunulmuyor. Almanya'daki farklı kültür ve kimliklerin bir arada yaşama ve bu yaşamı birlikte şekillendirme sorunu eğer gerçekten çözülmek isteniyorsa, egemen zihniyetle yüzleşilmesi gerekir. Gerisi boş.
Almanya'daki göçmenlerin topluma dahil olmasında, kendilerinden kaynaklı sorunlar var. Bu, inkar edilemez. Ama bugün Neukölln'de yaşanan sosyal sorunlar, yüksek suç oranı, şiddet vs. gerçekten Neukölln'ün çoğunlukla (yüzde 62) göçmenlerden oluşan nüfusundan mı kaynağını alıyor? Yoksa asıl mesele, bu semtteki yüksek işsizlik oranı, eğitim niteliğinin düşüklüğü, olumsuz yaşam koşulları ve genç kuşağının perspektifsizliği mi?
Bu konuda birinci derecede sorumlu belediye başkanının kendi belediyeciliğini ve semtteki toplumun sorunlarını çözme düzeyini sorgulamayıp, suçu göçmen toplumunun üzerine atması olsa olsa başarısızlığının ifadesi olabilir. 


http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=2532

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder