24 Kas 2016

Atargatis’in Minbic’i özgürleştirilirken

Önceki gün sosyal medyaya bir görüntü düştü. DAEŞ’ten özgürleştirme hamlesinin son aşamaya geldiği Minbic’te çekilmiş. Dümdüz ve boş bir arazi görüyoruz. Arkada binalar. Arazinin üzerinde de ise çok sayıda siyah kumaş parçası. Kamera yaklaşınca anlıyoruz ki siyah bezler aslında kara çarşaf. Arkada görünen binalarda yaşayan kadınlar, özgürlüğe koşarken zorla büründürüldükleri karaları atmış. 
Bir başka görüntüde bir kız çocuğu sevinçle kameranın önünde üstündeki kara çarşafı çıkarıyor: “DAEŞ gitti! DAEŞ’ten kurtulduk! Vallah bu kara çarşafları istemiyoruz!”
Benzer bir görüntüyü daha önce görmüştük. Hareket halindeki bir kamyonun üzerinde bir kadın büyük bir mutlulukla, altında rengârenk bir elbise giydiği kara çarşafını atıyordu. 
* * *

Demokratik Suriye Güçleri’nin 2 Haziran’da DAİŞ’ten özgürleştirilmesi için hamle başlattığı Minbic kentinin adını çoğumuz son dönemde duymuşuzdur. Oysa kadim bir tarihe sahip bir kenttir Fırat’ın 30 kilometre batısında bulunan Minbic. Kentin isminin kökeni Aramice Mnbg olup ‘bahar tarafı’ anlamına geliyor. İsminin anlamından da anlaşılıyor ki, vaktiyle İskender tarafından da fethedilen şehir çok zaman önce de stratejik bir anlam ve konuma sahipti. Öyle ki Grekler şehre önce Hieropolis yani ‘tapınak şehri’ daha sonra ise Hierapolis yani ‘kutsal şehir’ demişlerdir. 
Minbic’e kutsallık atfedilmesinin sebebi, şehrin koruyucu tanrıçası Atargatis’in merkezi olmasıydı. Atargatis (Aramice: Ataratha), Kuzey Suriye’nin büyük tanrıçasıdır. Atargatis aslında bereket tanrıçası olmakla birlikte, kendinin ve halkın sahibesi olarak onların korunmasından ve refahından da sorumluydu. Bu nedenle genellikle başında bir taç ve elinde başak demetiyle betimlenirdi. Tahtını taşıyan aslanlar ise doğa üzerindeki gücünü ve etkisini simgelerdi. 
İnancı ve etkileri Grek ve Roma’ya kadar yayılmış olan Atargatis, aynı zamanda tarihteki ilk denizkızıdır. Verimlilik ve üretkenlik tanrıçasıydı. Simgesi yarı balık yarı kadındı. Balık üretkenliği simgelerken su da yaşamı sembolize ediyordu. 
* * *
Atargatis’in kenti 20 Temmuz 2012’de önce ÖSO, sonra da Ocak 2014’te DAİŞ’in kontrolüne geçti. DAİŞ’in eline geçince tanrıça kültürüyle bir zamanlar Ortadoğu sınırların ötesine ilham sağlayan Minbic erkek egemenliğin ve kadın düşmanlığın en kaba ifadesince teslim alınmış oldu. 
Güncel olan her şey aynı zamanda tarihsel olup, derin bir sembolizme sahiptir. Bugün DAİŞ’in istilasına mekan olan yerlerin bir zamanların ana tanrıça kült merkezleri olması tesadüf olabilir mi? Ya da DAİŞ, kadın düşmanı ‘imparatorluğu’ için seçtiği bölgenin tarihini bilmiyor olabilir mi? Hiç sanmıyorum.
O yüzden de ne Minbic hamlesini sadece askeri-stratejik bir operasyon olarak ele almalı ne de Minbic’ten gelen görüntüleri basite saymalı. 2 buçuk yıldır DAİŞ’in sistematik kadın ve toplum kırımı uygulamaları altında yaşamak zorunda bırakılan Minbiçli kadınların özgürlüğe daha ilk adımlarda üstündeki kara çarşafları atması simge gücü yüksek bir olaydır. Artık bir saniye bile fazladan DAİŞ’in dayattığı karanlık içinde yaşamayı kabul etmediklerini gösteren kadınlar, DAİŞ faşizminin, kadın düşmanlığının ve köleliğinin simgesi olan kara çarşafı atarak tavır sergiliyor. 
O çarşaf ki kadına ve yaşama dair ne varsa örtüyor, yok etmeyi amaçlıyor, görünmez kılıyor. O çarşaf ki her türlü rengi karaya, her türlü ışığı karanlığa mahkûm ediyor. Karanlığın dünyaya yayılmak istendiği merkez ise bir zamanlar kadınlar öncülüğünde insanlık devrimine beşiklik etmiş topraklardır. 
O nedenle Rojava ve Kuzey Suriye’de Demokratik Suriye Güçleri tarafından DAİŞ’e karşı geliştirilen hamleler, sadece askeri anlamı olan operasyonlar değildir. Bir kadın devrimi olan Rojava Devrimi artık Suriye’nin kuzeyinin tümüne yayılıyor. 

Kuzey Suriye ana tanrıçası Atargatis’in mekanında kadınların özgürlüğe ilk adımlarda DAİŞ’in kara çarşaflarını atmasının bir de böylesi bir anlamı var. Rojava kadın devrimi artık Kuzey Suriye’de. 

8 Temmuz 2016'da Yeni Özgür Politika'da yayımlandı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder